30 Haziran 2007 Cumartesi

ÖRÜMCEĞİN İNTİKAMI

Bir süredir, annesinden yadigar ağ yuvasını bozup iki bacağını kopartan çocuğu izliyordu örümcek Hamit. İntikam planları yaptığı kesin. Zararsız örümcekleri o kadar da zararsız sanmayın sakın. Hele de iki bacağı kopmuş zararsızları.
Çocuk şimdi, derin derin soluklar alıp vererek uyuyordu. Ne yapmalı? Nasıl bir ders vermeli ona? Yavaş yavaş çocuğa doğru yaklaştı Örümcek Hamit, şimdi yastığının üzerindeydi; ama Hamit için de tehlikeliydi bu durum; çocuk birden dönüp sadece iki bacağıyla yetinmeyip ezebilirdi onu. Tetikteydi Hamit. Suratında gezemezdi, çocuk huylanıp istem dışı eliyle “vırk” diye ezerdi. Ne yapmalı? Hamit gittikçe sabırsızlanıyordu, hala acıyordu bacaklarının yeri.. birden beyninde bir şimşek çaktı!
Usulca girdi burnundan çocuğun. Çok dikkatli olmalı, fazla kaşındırmamalı. Milimetrik hareketlerle ilerledi çocuğun içinde. Uzun, karanlık ve ıslak, bazen yapış yapış, bir yolculuktan sonra beyne ulaştı. Beynin içinde ilerlerken sağ tarafta karanlık bir yer gördü Örümcek Hamit; “Hmm, gizli bilgiler burada olabilir” diye geçirdi içinden ve sağa dönerek karanlık yolda devam etti keşif seyrine. Şimdi zifiriden de karanlık bir yerdeydi, ön iki ayağı yordamıyla -arkadaki ikisinin olmamasını göz önünde bulundursak, bayağı zorlu bir yolculuk olduğunu anlayabiliriz- ilerleyebiliyordu. Birden önünde bir ışık gördü; ilerledikçe ışık çoğalıyor, büyüyordu..
Bu arada, çocuk iki kere öksürdü, ama size Örümcek Hamit'in ızdırabını anlatacak kelimeler henüz Türkçede yok. Işığa ulaşmak ve ışığın gizemini çözmek için inanılmaz bir merakı olmasa Hamit çoktan dışarıdaydı. Tek yapabildiği bir beyin kıvrımına tutunup öksürüğün geçmesini beklemekti.
Öksürükten sonra kendini biraz toparlar toparlamaz Hamit yola devam etti. Ve inanılmaz bir görüntüydü karşısındaki: Anıların depolandığı yerdi burası. Her tarafta kısa kısa görüntüler, bir yerde doğumgünü pastası; gülen, bağıran, alkışlayan insanlar, küçük insanlar (ki biz öykü başından beri bunlara "çocuk" diyoruz.) diğer bir ekranda ise kafası kopmuş bir robot ve anırma sesine benzer bir ağlama. Hamit ne tarafa bakacağını bilemiyordu, tek söyleyebileceğim üzücülere pek bakmıyordu. Ama işin en güzel yanı, tüm bunların beynin ücra bir köşesinde ve eski anılar olmalarından her tarafı beyin ağlarının kaplamasıydı. Bunlar örümcek ağına benziyordu ama biraz daha ıslak ve yapışkanı. Bir tanesinin üzerine kurulup anıları izlemeye başladı Hamit. Hayatında hiç olmadığı kadar mutluydu şimdi ve bundan sonra da öyle olacaktı.
Çocuk büyüdükçe yeni ekranlar, yeni görüntüler eklendi odaya. Mezuniyet anıları, her yılın yeni doğumgünü anıları, ilk sevgili ve diğer sevgililerin anıları hepsi bir bir yerlerini aldılar. Hamit tabi ki arada dışarı çıkıp dünyayı kendi gözleriyle görüp, erzak toplamayı ihmal etmiyordu. Ama bu, ıslak evinden beş dakikalık ayrılık bile 5 yıl gibi geliyordu ona.